Batı'nın Musaddık Darbesi ve Arka Planı
20.yy başlarında İngiltere ile yakınlaşma başlayan İran ülkedeki petrolün çıkarılmasında İngiltere’ye büyük imtiyazlar tanıdı. Ardından 1909 yılında kurulan İngiliz devlet şirketi Anglo- Persian Oil Company, Ltd. İran petrollerini işletmeye başladı. Şirket, kuruluşundan itibaren İran’dan çok büyük kazançlar elde etti. Ancak petrol gelirlerinin çok küçük bir kısmı İran’a bırakılmaktaydı. Bu gelir de İran halkına ulaşmayacak İran halkı kendi petrolünden faydalanamayacaktı.
İngiltere, İran’ın yalnızca ekonomisinde değil aynı zamanda siyasetinde de birinci derecede etkiliydi. 1941 yılında Şah Rıza Pahlavi’yi iktidardan çekilmek zorunda bırakan ve yerine oğlu Muhammed Rıza Pahlavi’yi getiren de İngiltere’den başkası değildi. İngiltere’nin İran üzerinde kurduğu bu siyasi ve ekonomik hegemonya 1950’li yıllarda önemli sarsıntılar geçirdi. Bunda birinci derecede rol oynayan kişi ise Muhammed Musaddık idi.
Muhammed Musaddık
Muhammed Musaddık, İsviçre’de Lozan Üniversitesine hukuk doktorasını yaparak 1914’te İran’a dönmüş ve valilik başta olmak üzere maliye bakanlığı dışişleri bakanlığı gibi görevlerde bulunmuştu. 1925’te Rıza Han’ın kendisini Şah ilan etmesine karşı çıkması üzerine ise devlet görevlerinden ayrılmak zorunda kalmıştı. 1941 yılında Rıza Şahın, oğlu Muhammed Rıza Pahlavi lehine tahttan çekilmek zorunda kalmasının ardından, siyasi yaşama dönerek yeniden meclise seçildi. Anayasal bir monarşi olan İran’da Muhammed Rıza Pahlavi baskıcı idareyi biraz yumuşatmış, basın üzerindeki sansürü kaldırmış ve siyasal partilerin kurulmasına izin vermişti. Bu durum ülkede komünistler, milliyetçiler ve din adamlar başta olmak üzere çeşitli ideolojik grupların güçlenmesini sağlamıştı.
Siyasetin serbestleşmesi ve 1947 yılında yapılan seçim sonuçları ile ortaya çıkan meclis yapısı başta İngiltere olmak üzere büyük devletlerin İran üzerindeki siyasi ve ekonomik hegemonyasına karşı mücadelenin merkezi oldu. Yeni meclis döneminde Başbakan Ahmet Kavam ile Sovyet Rusya arasında imzalanan petrol imtiyazlarının meclisin çoğunluğu tarafından reddedilmesi bunun ilk işaretiydi.
Petrolün millileştirilmesi
İngilizlerin petrol imtiyazlarına ve İran’a düşen payın oldukça az oluşu bu yılların en önemli gündem maddesiydi. İmtiyazların yeniden ele alınması için 1948 yılından itibaren İngiltere ile görüşmelere başlandı. Bu arada 1949 yılında genel seçimler yapıldı. Parlamento seçimlerinde liderliğini Muhammed Musaddık’ın yaptığı Milliyetçi Cephe önemli bir başarı sağladı. İngiltere ile olan görüşmelerde de herhangi bir netice çıkmıyordu. Bunun üzerine Meclis Petrol komisyonu 25 Kasım 1950’de görüşmelerden çekildi.
Meclis komisyonunun görüşmelerden çekilmesine hükümetin tepki göstermesi ise ülkede hükümet karşıtı gösterilere sebep oldu. Bu gelişmeler üzerine Milliyetçi Cephe lideri Muhammed Musaddık 19 Şubat 1951 tarihinde Meclis Petrol komisyonuna bazı milletvekilleri ile birlikte İran petrollerinin millileştirilmesi için önerge verdi. Ülkenin önde gelen din adamları da millileştirmeye destek veriyorlardı. İran Petrollerini millileştiren karar 20 Mart 1951’de Mecliste kabul edildi. Böylece İngilizlerin İran petrolü üzerindeki imtiyazları kaldırılmış oldu. Millileştirilme kararı aynı zamanda Musaddık’ın da zaferiydi. Halkı tarafından çok sevilen,kesinlikle rüşvet yemeyen, yaşlı ve aynı zamanda bazı sağlık sorunları bulunan Musaddık yaklaşık bir ay sonra Başbakanlığa getirildi.
İngilterenin çabaları
Petrolün millileştirilmesi Musaddık ile İngiltere’yi karşı karşıya getirdi. İran petrolleri İngiltere için hayati önem taşımaktaydı. İran’daki petrol alanlarının kontrolünü kaybetmek istemeyen İngiltere ilk olarak konuyu Lahey Adalet Divanına taşıdı. Aynı zamanda da İran’a bir heyet göndererek millileştirme kararını tanıyacaklarını ancak bunun yüzde 50-50 eşit hisse ve Anglo-Iranian Oil Company çatısı altında olmasını teklif ettiler. Ancak bu öneri Başbakan Musaddık tarafından reddedildi. Bunun üzerine İngiltere İran’ı ekonomik açıdan zor durumda bırakmak amacıyla uluslar arası ambargo çağrısı yaptı. İngiliz donanmasına ait gemiler Basra Körfezine gönderildi.
İngiltere’nin tüm çabalarına rağmen 1952 yılında Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı petrol davasında verdiği görevsizlik kararı verdi bu İran'ın zaferi anlamına geliyordu. Bu kararın ardından iki ülke ilişkileri onarılamaz noktaya geldi ve Kasım 1952'de Musaddık'ın İngiliz Büyükelçiliğini kapatmasıyla ilişkiler tamamen koptu.
Musaddık bir taraftan petrolü millileştirirken diğer taraftan da ülkede yaşanan ekonomik sorunları çözmek için çabalıyordu. Bu amaçla büyük toprak sahiplerinin ellerindeki toprakların bir kısmını topraksız köylüye dağıtmak ve üretim kooperatifleri kurmak istiyordu. Ancak Musaddık’ın bu çabaları onu büyük toprak sahipleri ile karşı karşıya getirdi. Petrolün millileştirilmesi sürecinde Musaddık’a destek veren bazı din adamları ile de ilişkiler bozulmaya başlıyordu. Musaddık’a düşman olan General Fazlullah Zahidî ile ellerinde askeri güç bulunduran Raşidiyan Kardeşlerin birlikte hareket etmesi Musaddık için zor bir dönemi başlatıyordu.
"Operasyon Ajax"
Bu arada İngiltere kaybettiklerini geri almak amacıyla Amerika Birleşik Devletlerini de yanına alarak Musaddık’ı devirme planları yapmaktaydı. Mart 1953'te TP-AJAX, "Operasyon Ajax" denilen bir plan, CIA ve İngiltere istihbarat servisi MI6 tarafından uygulamaya konuldu. Planın amacı Musaddık'ı halk ayaklanması ile görevden ayrılmaya zorlamaktı. Amerikan ve İngiliz istihbaratı Musaddık hükümeti ile arası bozuk olan gruplarla birlikte çalışmaya başladı. Milyonlarca dolar rüşvetin dağıtıldığı bu çalışmaların ardından bu gruplar yönetimden memnun olmayan halkı sokaklara döktü ve ülkede asayişin bozulması sağlandı. Gösterilerde yaşanan çatışmalar sonucunda yüzlerce kişi hayatını kaybetti.
Şah Muhammed Rıza Pahlavi ise Musaddık’ı görevden almaya çalıştı.Yerine ise general Fazlullah Zahidî’yi getirdi. Bu gelişme üzerine Musaddık yanlıları da sokaklara döküldü ve Şah önce Irak’a sonrada Roma’ya kaçmak zorunda kaldı. Musaddık’ı devirmek için yapılan ilk darbe girişimi başarısız olmuştu. Ancak birkaç gün sonra generaller ülkedeki kargaşaya son vermek iddiasıyla darbe yaptılar. Musaddık, bakanlar ve etrafındakiler tutuklandı. Roma’ya kaçmış olan Şah Muhammed Rıza Pahlavi ise üç gün sonra İran’a döndü.
İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri tamamen demokratik seçimlerle iktidara gelmiş olan ve halkın istekleri doğrultusunda petrolü millileştiren, gerçekleştirmeye çalıştığı reformlarla ülkede demokrasinin önünü açmaya çalışan Musaddık hükümetini kendi çıkarlarını zedelediği için askeri bir darbe ile devirmekten çekinmemişti. Yakın zamanlara kadar Amerika’nın bu darbeyle olan ilişkisi kanıtlanmış bir bilgi değildi. Amerika’nın darbeye karıştığı ilk olarak 2000 yılında ABD eski dışişleri Bakanı Madeleine Albright tarafından kabul edilmişti. ABD başkanı Barack Obama da 4 Haziran 2009'da Mısır'da yaptığı konuşmada bu ilgiyi resmen doğrulamıştı.
Kaynak:Ömer Aymalı / Dünya Bülteni / Tarih Dosyası
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder