15 Ağustos 2016 Pazartesi

Ülke Raporu: Moro ve Filipinler



Ülkenin kısa tarihi
1521’de İspanyollar Filipinler’e girdiklerinde (daha doğrusu o zamanki adıyla Maynila Krallığı) ülkenin kralı Raja Süleyman’ı öldürürler. Manila’nın ismi o zamanlar “Allah’ın emniyeti” anlamına gelen “Emanullah”tır. Manila ismi bunun bozulmuş hâlidir. Raja Süleyman bölgede kurduğu İslam Sultanlığı’nı yönetmektedir. Sembolik olarak Osmanlı’ya bağlıdır. İspanyollar, Hıristiyanlığa geçmeyen herkesin öldürüleceğini veya dağlara ve denize doğru kaçmaları gerektiğini söylerler. Bu noktada Müslümanlar ve putperestler aynı kaderi paylaşırlar. Manila’nın da bulunduğu Luzon Adası’ndan Mindanao Adası’na kaçarlar. Fakat kaçanların sadece yüzde 5’i adaya ulaşabilir, geri kalanlarsa ya yolda ölür ya da denizde kaybolur.
Luzon Adası’yla yetinmeyen İspanyollar, orta kısımdaki Visayas adı verilen adalara da ulaşırlar. Oralarda da Müslüman katliamı yaparlar. Burada Lapu Lapu isimli Müslüman komutan önderliğindeki Müslüman halk, kahramanca savaşır ve İspanyol komutan Macellan’ı öldürmeyi başarır. Fakat daha sonra İspanyollar bölgeye takviye birlikler göndererek hâkimiyeti sağlarlar ve büyük bir kıyım yaparlar. Buradaki katliamdan kaçabilenler güneydeki Mindanao Adası’na giderler.
Müslümanları takip eden İspanyollar, Mindanao’ya da gelir. Ama Müslümanlar bu kez hazırlıklıdır. İspanyol komutan Mindanao’ya indiğinde askerlerine “Siz şimdi ikinci vatanınızdasınız!” diyerek, Hıristiyanlığa inanmayan herkesi öldürmeleri emrini verir, fakat ilk saldırıda Müslümanlar tarafından öldürülür.

Filipinler ve Müslümanlar
Filipinler irili ufaklı 7.107 ada ve adacıktan oluşuyor. Ülkenin iki büyük adası var. Biri kuzeyde yer alan ve başkent Manila’nın da bulunduğu Luzon, diğeri güneyde yer alan ve Moro’nun da bulunduğu Mindanao. Bu iki adanın ortasında kalan adalar grubuna Visayas adı veriliyor. Mindanao’nun batısında yer alan küçük adalar Sulu, Tavitavi ve Basilan da yine Müslümanların yaşadığı adalar.
Müslümanların ülkedeki dağılımına gelince; en çok Müslüman Mindanao Adası’nın batısında Moro adı verilen kısımda yaşıyor. Moro bölgesi Mindanao’nun yarısından biraz az bir toprak parçasını kapsıyor. Mindanao Adası’nın yalnızca yüzde 35’i Müslüman, bu da 6 milyon kişi anlamına geliyor. Geri kalanlar Hıristiyan ve dinsizlerden oluşuyor. Luzon Adası’nda özellikle başkent Manila merkezli olmak üzere 1 milyon civarında Müslüman bulunuyor. Ortadaki Visayas’ta ise sadece 15 bin civarında Müslüman var. Mindanao’nun batısındaki küçük Sulu Adası’nın yüzde 99’u (200 bin kişi) Müslüman.
Filipinler’de Müslümanların oranı bugün yüzde 10. Eğer Hıristiyanlaştırma yapılmamış olsaydı bu oranın en az yüzde 60 olacağı tahmin ediliyor. Devletse Müslümanların oranını yüzde 6 olarak gösteriyor. Moro cihadı başlamadan önce bölgede misyonerlik faaliyetleri çok güçlüydü. Cihattan sonra çoğu bölgeyi terk etti.

Yakın tarih
İspanyollardan sonra Japonların ve Amerikalıların istilasına uğrayan Filipinler, bağımsızlığını ancak II. Dünya Savaşı sonrası, 1946’da, elde edebildi. ABD, İspanya’ya 20 milyon dolar vererek Filipinler’i bağımsızlığına kavuşturdu!
1965-1986 yılları arasında Filipinler Devlet Başkanı olan Ferdinand Marcos, 21 Eylül 1972’de ülkede sıkıyönetim ilan etti, Vatikan’la anlaşma yaptı ve tüm Müslümanları zorla Hıristiyanlaştırma yoluna gitti. ILG isminde milis güçleri oluşturularak camiler, medreseler yıkılmaya, Müslümanlar toplu olarak katledilmeye başlandı.
1968’de Selamet Haşim Kahire’de okurken, orada bulunan Morolu arkadaşlarıyla bir yapılanmaya girişti. Fikrî olarak İhvan-ı Müslimin’den etkilenen Haşim, bir çalışma planı ortaya koyarak Moro İslami Hareketi’nin temelini attı. 1972’de Moro’da dönemin devlet başkanı Ferdinand Marcos bölgede kıyım yapmaya başlayınca, Selamet Haşim Mısır’daki doktora eğitimini yarıda bırakarak Moro’ya döndü. Bu arada daha önce Selamet Haşim’in eğitim amacıyla Malezya’ya gönderdiği gençlerden biri olan Nur Misvari 1971’de Moro’ya döndü. Selamet Haşim’le birlikte Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi (MNLF)’ni kurdular. Örgütün siyasi idare merkezi Libya’da kuruldu. Nur Misvari Trablus’ta Filipinler hükümetiyle özerklik anlaşması imzalayınca Selamet Haşim bu anlaşmaya karşı çıktı ve hareketten ayrılarak Moro İslami Kurtuluş Cephesi (MILF)’ni kurdu.
1974’te Nur Misvari otonomi konusunda Filipinler hükümetiyle anlaştı. Anlaşma 1976’da imzalandı. Misvari neredeyse hiçbir somut kazanım elde edemediği anlaşmada, hükümetin bütün şartlarını kabul etti. Misvari’nin imzaladığı otonomi anlaşması sembolik olmanın ötesine geçmiyordu.
Biz bu anlaşmaya şiddetle karşı çıktık. Bizim hareketten ayrılmamız, Nur Misvari liderliğindeki Ulusal Kurtuluş Cephesi’ni de bitirmiş oldu. Çünkü yüzde 90’ı Selamet Haşim’in yanında yer alarak İslami Kurtuluş Cephesi’ne geçti. MNLF, Filipinler hükümetiyle 1996’da yeni bir özerklik anlaşması daha imzaladı, ancak istediği özerkliği elde edemedi. MNLF’nin 1996’da Filipinler hükümetiyle anlaşma imzalamasından sonra MILF silahlı mücadeleye devam etme kararı aldı ve Mindanao’da bazı bölgelerin kontrolünü ele geçirdi. 
İslami Kurtuluş Cephesi 2003 yılında Filipinler Devleti’yle masaya oturma kararı verdi ve Selamet Haşim hükümetle barış görüşmelerine başladı. Fakat Haşim o yıl vefat etti. Yerine yardımcısı Hacı Murad İbrahim tayin edilerek barış görüşmelerine devam edildi.
Muntasır Bey şöyle devam ediyor, “2001’de yaşanan 11 Eylül olayının bize etkisi büyük oldu. Daha realist politikalar uygulamaya başladık. Daha stratejik düşünmemiz gerektiğini anladık. Çünkü giderek yalnızlaştık. Özellikle Arap dünyası o günden sonra bizimle tüm irtibatını kesti. Neredeyse İHH dışında İslam dünyasıyla irtibatımız kalmadı. İHH bize yönelik yalnızlaştırma politikasının uygulandığı 11 Eylül sonrası dönemde bize yardım ulaştıran tek yardım kuruluşu oldu, bundan dolayı İHH’ya minnettarız. Bu barış esasında 15 yıllık bir sürecin sonucudur. Bizi barış sürecine zorlayan esas etmenler şunlar oldu: 1)Terörist örgüt olarak ilan edilmek istemedik, 2) İslam dünyasıyla aramızdaki yardım kanallarımızın ve bağlantımızın tamamıyla kopmasının önüne geçmek istedik, 3) Otonominin hedeflerimizi gerçekleştirme yolunda kullanabileceğimiz bir araç olacağını düşündük.”
15 Ekim 2012’de başkent Manila’da Devlet Başkanı Benigno Aquino ile MILF Başkanı Hacı Murad İbrahim bir çerçeve anlaşmasına imza attılar. Bu sadece bir ön anlaşma niteliğindeydi, nihai anlaşma 2014 başı gibi yapılacak.
Filipinler’de Filipince ve İngilizce resmî diller, ayrıca çok sayıda yerel dil var. Fakat ülkede yollarda, caddelerde, dükkânlarda sadece İngilizce levhalar ve uyarılar görüyorsunuz. Yani İngilizce âdeta ülkenin dili hâline gelmiş. Müslümanlar da bu dil emperyalizmine tepki olarak Arapça öğrenimine yönelmişler. Müslümanların eğitimli kesiminin neredeyse tamamı Arapça konuşabiliyor.
MILF Başkan Yardımcısı Gazali Cafer ile yaptığımız söyleşide Moro Müslümanlarının mücadelesi hakkında çok şey öğrendik. Cafer konuşmasında şunları söyledi: 
“Barış sürecinde silah bırakmamız söz konusu değil. Çünkü silahları bırakırsak hiçbir garantimiz yok. Hükümetle silahların bırakılması anlaşması yapmadık. Sadece kontrol edilmesi ile ilgili anlaşma yaptık. Ayrıca bize ait bir polis gücü de olacak. Anlaşmanın tamamlanmasından sonra hükümetin polis ve askeri, özerk bölgeden çekilecek. Ayrıca özerk bölgede İslam şeriatı uygulayabileceğiz. ‘Anayasanın temeli İslam şeriatı olacaktır.’ ibaresinin konulmasını istiyoruz.
Anlaşmayla Moro’nun yer altı kaynaklarının yüzde 75’i bizim kontrolümüze geçecek. Eğitim, hukuk, yönetim, seçimler bizim tarafımızdan belirlenecek. Anayasanın hazırlanmasına Japonya heyeti yardımcı olacak.
Otonomi kararı anayasanın yazımından sonra Filipinler Meclisi’ne sunulacak. Şu anki Devlet Başkanı Benigno Aquino akıllı bir adam. İki yıldır devlet başkanı, altı yılı daha var. Otonominin 2014’ün başında ilan edilmesini bekliyoruz.
1972’den bu yana 300 bin insanımızı kaybettik, bunların yaklaşık 5 bini mücahit; yani çoğunluk sivil. Manila’da yaşayan Müslümanların durumunu da anlaşmaya bir madde olarak ekledik. Moro Özerk Yönetimi dışındaki Müslümanların gözetim hakkı saklı tutulacak. Özerk Yönetim bu Müslümanlara yardım ulaştırabilecek.
Şu anda 21 kampımız var. 12’si büyük, diğerleri küçük çaplı kamplar. Mesela komuta kademesinin bulunduğu Darapanan’ın büyüklüğü 100 kilometrekareden fazla. Daha önce MILF lideri Hacı Murad, Ebubekir Sıddık kampında yaşıyordu. 2005’te barış süreciyle birlikte resmî temaslarını daha rahat sürdürebilmek için Darapanan’a geçti.
Barış sürecinde en önemli rol Japonya, İngiltere ve Malezya’ya ait. Türkiye hükümetiyle de zaman zaman görüşmelerimiz oldu. Mindanao meselesiyle ilgili oluşturulan Uluslararası Kontak Grubu’nda Malezya, İngiltere, Japonya, Türkiye ve Suudi Arabistan ile dört sivil toplum kuruluşu bulunuyor. İHH ise otonominin imzalanmasından sonra Asia Foundation’la birlikte denetçi olarak görev yapacak.
Otonomiden sonra siyasi parti kuracağız. Mayıs ayında (2013) genel, belediye, senato ve valilik seçimleri var. Biz bu seçime parti olarak girmiyoruz. 2016’daki seçimlere girmeyi planlıyoruz. Otonomiden önce parti olarak girmeyi uygun görmüyoruz. Belediye ve valilik seçimlerinde Hıristiyanlara karşı Müslüman adayları, Müslüman iki aday olunca da daha dindar olanını destekleyeceğiz. Ama genel seçimleri boykot edeceğiz, yani katılmayacağız.
MILF olarak kırk yıldır hiçbir seçime girmedik, fakat halk olarak oy hakkımızı kullandık. Son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde halkımıza şimdiki cumhurbaşkanına oy vermelerini tavsiye ettik.
Moro’nun iktisadi durumu uzun süren savaş dolayısıyla çok kötü. Devlet zaten yıllardır Müslüman bölgelere hizmet götürmüyor. Fakirlik ve sefalet yaşamın doğal bir parçası hâline gelmiş durumda.”

Kaynak: İHH

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder